Gökçatı Yayınları etiketiyle yayımlanan roman, tarih, mitoloji ve felsefenin iç içe geçtiği bir dram destanı niteliğinde. Eserde, altının büyüsüne kapılan bir kralın yozlaşma hikâyesi üzerinden insan ruhunun karanlık derinlikleri sorgulanıyor.
Hikâye, iki kardeşin kaderle sınandığı çetin bir yolculukla başlıyor. Çölün acımasız güneşi altında bir yudum su için yaşanan ihanet, kardeşlerden biri olan Haris’in damarlarında altına dönüşen bir lanetin başlangıcını oluşturuyor. Haris’in yükselişi, halkının çöküşüne dönüşürken; eser, insanın içsel karanlığıyla yüzleşmesini anlatan sembolik bir destana evriliyor.
Yazar Haktan Üveys Yıldırım, eserinde kadim mitleri modern bir dille harmanlayarak hem düşündüren hem de sarsan bir anlatım sunuyor. “Altın Kanlı Kral”, açgözlülüğün, vicdanın, aşkın ve ihanetin iç içe geçtiği bir insanlık aynası olarak öne çıkıyor.
“Altın, ruhu satın almaz; ruhun ne kadar ucuza satıldığını gösterir.”
Yıldırım, kalemini Bitlis’in dağlarının sessizliğinde yoğurduğunu belirterek, “Memleketimin kokusunu ve kültürünü her satıra işlemenin gururunu taşıyorum” diyor.




