Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nde endişe verici bir gelişme yaşanıyor. Son günlerde gölün bazı kıyı kesimlerinde benzeri oluşumlar gözlemlendi. Yer yer beyaz ve köpüksü tabakalar halinde görülen bu kirlilik, hem ekosistemi hem de bölge halkını tedirgin ediyor. Uzmanlara göre su seviyesindeki düşüş, iklim değişikliğinin etkileri ve göl çevresindeki kirlilik, bu tür tabakaların oluşumunda önemli rol oynuyor.

Ekosistem için tehdit
Van Gölü’ndeki müsilaj benzeri tabakaların en büyük risklerinden biri, gölde yaşayan canlı türleri üzerinde yarattığı baskı. Özellikle sadece bu gölde yaşayan inci kefali balığının yaşam alanları olumsuz etkileniyor. Su yüzeyini kaplayan tabakalar, oksijen seviyesini düşürerek balıkların üreme ve yaşam döngüsünü tehdit ediyor.

İnsan sağlığına etkisi olabilir
Müsilajın yalnızca ekosistemi değil, insan sağlığını da etkileyebileceği belirtiliyor. Özellikle yaz aylarında gölde yapılan turistik etkinlikler sırasında bu tabakaların suya karışması, hijyen sorunlarına yol açabiliyor. Ayrıca göl çevresinde ortaya çıkan kötü koku da bölge halkı tarafından şikâyet konusu oluyor.

Uzmanlardan uyarı
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, müsilaj benzeri oluşumların Van Gölü için ciddi bir uyarı niteliğinde olduğunu ifade ediyor. Sorunun büyümemesi için göl çevresindeki atık kontrolünün artırılması, tarımsal sulamanın düzenlenmesi ve iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında bölgesel önlemlerin alınması gerektiği vurgulanıyor.
Halk Sağlığı Uzmanı ve Search and Rescue Arama Kurtarma Acil Yardım (SARAKAY) Derneği Bitlis İl Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Cihan Önen, Van Gölü’ndeki su kaybına ilişkin yaptığı değerlendirmede önemli uyarılarda bulundu. Önen, kıyı çizgisinden metrelerce geri çekilen göl suyunun yalnızca görüntüyü değiştirmediğini, aynı zamanda bölgedeki doğal dengeyi ve ekosistemi doğrudan tehdit ettiğini vurguladı.
Göldeki su kaybı, sadece ekolojik dengeyi değil aynı zamanda bölgedeki canlı yaşamını da tehdit etmekte olduğunu vurgulayan Önen: “Dünyanın en büyük sodalı göllerinden biri olan Van Gölü, aynı zamanda Türkiye’nin de en büyük gölüdür. Ancak son yıllarda gölde dikkat çekici ölçüde su çekilmeleri yaşanmaktadır. Özellikle 2019 yılından itibaren kıyıdan metrelerce uzaklaşan göl suyu, bölgedeki ekosistemi doğrudan etkilemektedir. Bu çekilmenin başlıca nedenleri arasında iklim değişikliği, kuraklık ve sulama faaliyetlerinin çeşitlenmesi sayılabilir. Göldeki su kaybı, sadece ekolojik dengeyi değil aynı zamanda bölgedeki canlı yaşamını da tehdit etmektedir. Özellikle Van Gölü’ne özgü olan ve nesli korunmaya çalışılan inci kefali balığı başta olmak üzere birçok canlı türü bu süreçten olumsuz etkilenmektedir. Su çekilmesi, insan yaşamını da farklı boyutlarda etkilemektedir. Göl tabanında ortaya çıkan tozlu ve topraklı alanlar, rüzgârla birlikte havaya karışarak solunum yoluyla insan sağlığı üzerinde risk oluşturabilmektedir. Ayrıca göl suyunun azalmasıyla birlikte daha önce su altında kalan atıklar ve endüstriyel kirlilik de yüzeye çıkmakta, bu da çevresel sorunların boyutunu artırmaktadır. İklim değişikliğiyle mücadelede ise çeşitli yöntemler ön plana çıkmaktadır. Geniş alanlarda ağaçlandırma faaliyetleri, havanın nem dengesini koruyarak bu sürece katkı sağlayabilir. Bunun yanı sıra uluslararası örgütlerle yapılacak iş birlikleri, sürdürülebilir mücadele açısından kritik öneme sahiptir. Yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın ortak çabalarıyla bu sorunların etkileri azaltılabilir.” diyen konuştu.




