Son açıklamalar ise beklentilerle örtüşmeyen bazı sinyaller veriyor. Ücret politikalarında değişen öncelikler, çalışanların geleceğini yakından etkiliyor. Yapılacak maaş zammı yalnızca bir ekonomik karar değil, aynı zamanda sosyal refah göstergesi olarak görülüyor. Fakat tablo, çok da umut verici görünmüyor.
Yeni Ücretin Belirlenmesinde Enflasyon Tahmini Belirleyici
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2026 yılı için tahmin ettiği yüzde 12’lik enflasyon oranı, asgari ücrette de aynı oranda artış olacağı beklentisini oluşturdu. Bu durumda net maaşın yaklaşık 24.750 TL olacağı hesaplanıyor. Ancak 2025 yılında yüzde 30 oranında yapılan artışın aksine, bu oran çok daha düşük. Artış miktarının düşük kalması, geçim sıkıntısını daha da derinleştirebilir.
Uluslararası Gözler Türkiye’de
Moody’s tarafından yayımlanan ekonomik değerlendirme, yalnızca yatırımcılar değil, iç politika açısından da etkili oldu. Raporda, maaş artışlarının mevcut enflasyona göre değil, beklenen enflasyona göre belirlenmesi önerildi. Bu yaklaşım, ekonomik istikrar hedefleri doğrultusunda benimsendi. Ancak uygulamanın, halk üzerindeki etkileri ayrı bir tartışma konusu.
Tek Zamla Yıl Tamamlanacak
2026 yılına ilişkin açıklamalar, ara zam yapılmayacağı yönünde. Geçmişte yıl ortasında yapılan zamlarla vatandaş rahatlatılmıştı. Ancak bu yıl farklı bir planlama devreye girdi. Hükümet, fiyat istikrarını sağlamak adına bu uygulamadan uzak duracak.
Yaşam Standardı Korunabilecek mi?
Temel gıda ürünleri ve enerji fiyatlarının artışı devam ederken, yüzde 12’lik zam yetersiz olarak değerlendiriliyor. Bu durum, düşük gelirli kesimlerde yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Zam oranının ekonomik gerçeklerle örtüşmemesi, yeni sosyal taleplerin doğmasına yol açabilir.