1071 Ahlat-Malazgirt Zaferi’nin 954. yılı büyük bir coşkuyla kutlandı..
Hatta bu yılki kutlamalar, önceki kutlamalardan daha fazla ilgi görmüşe benziyor.
Katılım ve insanlardaki coşku bunun en güzel göstergesiydi.
Önceki kutlamalarda olduğu gibi bu seneki kutlamalarda da çeşitli gösteriler düzenlendi.
Ülkemizin gururu Türk Yıldızları, herkese heyecanlı anlar yaşatmanın yanında, göklerdeki hâkimiyetimizin her geçen gün daha da artarak devam ettiğini dost ve düşmana gösterdiler.
Bakanlar kurulu ikinci kez Ahlat’ta toplandı.
Ahlat Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün, bugün külliyeye dönüştüğünü; yapılan etkinliklerle, Ahlat ve Türkiye için ne anlam ifade ettiğini daha iyi anlamış olduk.
Köşkün, Cumhurbaşkanımızın yılda bir kez gelip birkaç gün dinlenmesi için yapıldığını sananlar yanıldılar.
Köşkle beraber, devletin ve özel sektörün bölgeye yaptığı yatırımlar sayesinde ekonomik hareketlilik arttı.
Uluslararası katılımlar Ahlat’ı, Türk ve İslam dünyasının yanında bütün dünyada tanınır hale getirdi.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Ahlat’tan verdiği mesajlar, sadece Türkiye’nin değil, Ortadoğu’nun hatta dünyanın gündemini oluşturmaya başladı.
Sayın Cumhurbaşkanımız, konuşmalarında; Ahlat'ta ilmin ferasetle buluştuğunu, sanat ve zanaatın edep ve ahlakla süslendiğini dile getirdi.
"Ahlat, bin yıl öncesinden bugüne kurulan iman, kültür ve medeniyet köprüsüdür" dedi.
"Ahlat, bu topraklardaki ezeli ve ebedi mevcudiyetimizin simgesidir. Türk Milleti için Ahlat, Kızılelma'nın anahtarıdır. Bize kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi anlatan beldelerden birisi de Ahlat'tır.Ecdadın konakladığı, nefeslendiği ve zamanını doğru okuduğu Ahlat, bin yıl öncesinden bugüne kurulan iman, kültür ve medeniyet köprüsüdür.” diye devam etti.
Sayın Cumhurbaşkanımız, “Ahlat Kızılelma’nın Anahtarıdır” derken önemli bir konuyu işaret etti.
Altaylardan başlayan kutlu yürüyüş, Ahlat’ta soluklanmış, Anadolu’nun fethiyle yeni bir ivme kazanmış ve ordularımız Viyana kapılarına kadar dayanmıştı.
Ahlat’tan Viyana’ya giden yol üzerindeki her menzil bizim için yeni bir Kızılelma olmuştu.
Kostantinopolis, Varna, Kosova, Belgrad, Budin, Eflak, Boğdan vb. dünkü Kızılelmalarımızdı.
Bugünkü Kızılelma’mız, Halep’tir, Şam’dır, Kudüs’tür.
Yarın, gönül coğrafyamızın başka bir yeri olacaktır.
Bölgemizde yaşayan Müslüman ve gayri Müslim unsurların en güçlü, en güvenilir ve en kalıcı hamisi Türkiye’dir.
Türkiye, Türkiye ile beraber hareket eden ve Türkiye’ye güvenenleri mahcup etmeyecektir.
Birlik ve beraberliğimizi koruyup pekiştirdiğimiz her gün biraz daha güçleneceğiz.
Bölgenin ve dünyanın gündemini takip eden değil, belirleyen ülke olduk, olmaya devam edeceğiz.
Bölgemizi kan, gözyaşı ve acıya boğan emperyalistleri, “hami” olarak görenler, onlar sayesinde bugünkünden daha müreffeh bir hayata kavuşacaklarını; sınırsız hak ve hürriyetler elde edeceklerini sananlar aldanacaktır.
Bugün barış ve kardeşlik adına elde ettiğimiz kazanımları kaybedersek, yeniden çatışma ortamına dönersek, yani kılıçlar kınından çıkarsa işte o zaman kalem de, kelam da anlamını yitirecektir.
Barış adına yakaladığımız son şansı da heba etmiş olacağız.
Özellikle bölgemizdeki Müslüman unsurların yanında, Müslümanlarla yüzyıllardır barış içinde yaşamış ve yaşamaya devam edecek olan diğer grupların, Türkiye’nin şemsiyesi altında toplanmaları, birlikte hareket etmeleri, emperyalistlerin karşısında yekvücut olmaları bölge barışı için önemlidir.
Temennimiz, duamız; istediğimiz ve beklediğimiz birlikteliğin bir an önce gerçekleşmesi, bölgeyi kan ve gözyaşına boğan emperyalistleri durduracak, geriletecek ve imha edecek harekât emrinin Ahlat’tan verilmesidir.
Beklenen güneşin Ahlat’tan doğmasıdır.
Beklenen güneş ne zaman doğar derseniz…
Ben ümitvarım;
“Belki yarın, belki yarından da yakın.”